Evlilik sorunlarında boşanma eşler arasındaki duygusal ve cinsel beraberliğin sona ermesidir. Çiftin beraberliğinde huzursuzluk ve sıkıntı hissediş, iyi hissedişten daha fazla ve daha yoğun olduğu noktada eşler problemlerini yavaş yavaş hissetmeye başlar. Sıkıntı duygusunun nedeni çiftin kendi evlilik dinamikleri tarafından belirlenir.
Bazen çift bu sıkıntı duygusuna rağmen evliliğini sürdürür. Ailelerin yaklaşımı, sosyal baskı, dini inançlar, evlilik süresince edinilmiş malların paylaşımı, çocuklar, kültürün etkisi ve eşlerin kendi karakter ve tutum özellikleri vb. nedenlerle eşler bir arada yaşamaya devam edebilirler. Ama duygusal olarak boşanmışlardır. Diğer taraftan bazı çiftler yasal olarak boşanmış olmalarına rağmen duygusal olarak boşanamamışlardır. Bazılarında ise eşlerden birinin sürekli olarak evi terk edip geri dönmesi ve/veya boşanıp yeniden birleşmek yeniden boşanmak şeklinde seyreden ilişki şeklidir.
Boşanmaya bu üç örüntü açısından baktığımızda çoğu zaman boşanmanın bir çözüm olmadığı kendiliğinden ortaya çıkar Buna göre boşanmada duygusal boşanma önemli bir belirleyici gibi görünmektedir. Duygusal olarak boşanmamış çiftlerde sürekli karşılıklı ve dönüşümlü olarak biri diğerini ilişkiye çekme ve itme denklemi içinde gidip gelirler. Ta ki eşlerden biri bir başka partnerle ilişki kurana kadar.
Boşanma çift ilişkisine kendiliğinden oluşan birden bire gelişen bir durum değil aksine yavaş yavaş ilerleyen hatta bazen yavaş yavaş ilerleyen kesintisiz bir süreçtir. İlişkide iyi hissetmeyiş duygusu ile eşler ilk başlarda kolayca boşanmadan söz edebilirler. Ancak boşanma çiftin gündemine oturduğunda canları yanmaya başlar. Çünkü boşanma yaşantısı çok acılı bir süreç olup kelimenin tek anlamı ile çoğu kişi için bir travmadır. Ancak her travma gibi tarafların kendilerini toparlayabilirliğini de içinde barındırır.
Çoğu çift boşanma sürecine girerken kendilerinin nelerin beklediğinden haberdar değildir. Boşanma ile birlikte sorunlarının bıçakla kesilir gibi kesilip biteceğini acılarından kurtularak istedikleri huzura ve dinginliğe kavuşacaklarını sanırlar. Ne yazık ki gerçek çoğu zaman böyle değildir. Bir kere eşlerden her birinin bütün rolleri, beklentileri, sosyal konumu, duygusal dünyası, her şeyi değişip yeniden şekillenir. Eşlerin bu değişiklikleri tek tek karşılayıp yeniden uyum sağlaması sancılı bir süreçtir.
Aile ve evlilik terapisti boşanma öncesi ve boşanma aşamasında terapiye baş vuran eşlere boşanmanın aşamaları ve her bir aşamada neler yaşayabilecekleri, çocuklarının durumu ve çocuklara bu durumu nasıl açıklayacakları ve bu konularda nelere dikkat etmeleri gerektiği , kimin nerede yaşayacağı, boşanma sürecinde tarafların neler söyleyebileceği, nafaka ve en önemlisi de boşanma sürecinde ve boşanma sonrası süreçte her iki eşinde hangi duygusal ve sosyal sorunlarla karşılaşabilecekleri konularında açık net ve tam bir ruhsal sosyal bilgilendirme yapmalıdır. Bu bilgilendirmeden sonra ilişkiyi bitirme veya sürdürme kararını eşlerin kendilerine bırakmalıdır.
Klinik uygulamada çiftler boşanma öncesi, boşanma süreci veya boşanma sonrası dönemlerin herhangi birinde evlilik terapistine ulaşabilirler. Böyle durumlarda aile terapisti her iki eşinde ayrı ayrı hangi boşanma aşamasında olduğunu tespit etmeli ve kişileri olduğu yerde karşılamaya hazır olmalıdır.
BOŞANMA SÜREÇLERİ
BOŞANMA ÖNCESİ DÖNEM:
Tatsız olan duygular farkedilir . Çift birbirine yabancılaşmaya başlar. İlişkide tatminsizlik yaşanır. Kaygı, kaos, yetersizlik duyguları, boşluk hissi ve suçluluk duyguları vardır. Davranışsal olarak sürekli tartışma partnerle sürekli çatışma, partnerle yüzleşmek, duygusal ve fiziksel saldırı, terapi arayışına girmek, inkar, fiziksel olarak içe kapanmak, ambivelans duygular, yaşamak, görülebilir. Genellikle çift negatif iletişim ve negatif duygularla yaşar. Yoğun korku, çok büyük acı keder, şok, boşluk hissi, düşük benlik değeri bunlara eşlik eder.
BOŞANMA SÜRECİ/MAHKEME DÖNEMİ:
Bu süreçte depresyon, tarafsız ayrık oluş, öfke, kızgınlık, ümitsizlik, kendine acıma, inkar, intihara başvurma, yas tutmak gibi yaşantılar vardır. Bunun ardından yoğun öfkenin yaşanması sonrası fiziksel olarak ayrılarak kanuni işlemler başlatılır. Kızgınlık, öfke, üzüntü, çaresizlik yalnızlık duyguları eşliğinde yas süreci yaşandıktan sonra akraba ve arkadaşlara söyleme süreci başlar.
BOŞANMA SONRASI DÖNEM
Bu dönemde boşanma süceci yasal olarak sonuçlanmıştır. Çiftlerin büyük bir çoğunluğu bu dönemde kişiye yakın olan birinin ölümünden sonra veya ölümcül bir hastalığa yakalanması ile geçirilen duygusal yaşantıya benzeyen bir yas aşaması yaşar. Yas tutma sürecinde gerceği reddetme, kendini insanlardan ayırma, öfke, kaybettiklerini geri almak için pazarlık, depresyon ve en sonunda gerçeği kabul edip uyum sağlama gibi aşamaları yaşar. Kararlı davranışlarla yeni arkadaşlar ve yeni roller alınır. Kişi evlilik kimliğini değiştirip ergenlik dönemindeki çocukların gelişim aşamasına benzeyen yeni bir kimlik arayışı ile yüz yüze gelir. Boşanma sonucunda sadece eş değil yaşama biçimi de kaybedilmiştir.
Boşanma sonrası dönemde yavaş yavaş durun olduğu gibi kabul edilir. Yeni bir kimlik oluşturma çabası, kendine güven, duygusal boşanmayı tamamlama, bireyselliğin yeniden oluşturulmasi ile birlikte yeni bir partner veya sevgi nesnesi arama dönemi başlar.
Çocukların yeni durumu kabullenmeleri ve alışmaları ile birlikte yeni yaşam biçimi oluşur.
Boşanma bir tarafı ile evlilik problemlerinin bittiği bir süreç değil kendine özgü problemleri beraberinde getiren yeni bir yaşantı deneyimidir. Boşanma çoğu zaman sanıldığının aksine çift ilişkisindeki problemleri halleden bir durum değildir. Sadece çiftin rollerini ve statüsünü yeniden yapılandırır. Duygular eşlerin kafasında olduğu gibi durur. Evlilik sorunlarında boşanmanın bir çözümsüzlüğü de içinde barındırmasının asıl nedeni de budur.
Boşanma sürecinde terapi arayışında olan çiftlerin öncelikle duygularına odaklanılarak ilişkileri iyileştirildikten sora boşanma sürecine girmeleri önerilmelidir. Ancak ve ancak bu yapılırsa çift ve çocuklarının boşanmadan minimum zararla çıkma olasılıkları olur.
Ayrıca eşlerin her birinin ilişki problemlerini çözmeden yasal olarak ayrılmaları ileride kuracakları yeni ilişkilerine aynı sıkıntıları taşımaları ve yeniden yaşamaları hatta bunun kendinden sonraki kuşaklara taşımaları riski çok ama çok büyüktür.
Boşanma öncesi yapılan iyi bir ilişki terapisi kişinin özgürleşmesini duygusal olarak rahatlamasını sağlar. Bu noktadan sonra çift ilişkisini daha sağlıklı bir şekilde değerlendirerek mevcut ilişkisini iyileştirme ya da mutsuz olan ilişkisini daha net kavrayarak bitirme sürecine girebilir. Nietzsche’nin dediği gibi “mutsuz bir ilişki saman dövmek gibidir. Yani kendini yakmak ama yine de ısınmamak.”
Boşanma öncesi evlilik terapisi alan çiftler yola bilinçli çıktıkları için boşanma aşaması ve boşanma sonrası karşılaşacakları sorunlarla daha sağlıklı bir şekilde başa çıkarlar. Ya da ilişkilerinin daha sağlıklı hale getirmede perspektif ve donanım kazanırlar.
Diğer taraftan evlilik yıkılma eşiğine geldiğinde ana ve babaların çocuklarına ne söyleyip ne söylemeyeceği ve daha da önemlisi neyi söyleyip neyi söylemeyeceği konularının önemi kendiliğinden menkuldur. Çünkü boşanmanın kendisinden değil, boşanmanın eşler tarafından nasıl algılandığı ve nasıl yaşandığı ve de çocuğa nasıl yansıtıldığı konusu çocukta soruna yol açar.
Burada eşlerin kendi canlarının yandığı bir noktada artmış kaygı ve fizyon eşliğinde azalan bireysellikle birlikte perpektif kaybederek çocukarına karşı hatalı davranma olasılıkları çok ama çok olasıdır. Hatta ve hatta bir aile ve evlilik terapisinden yardım almadıkları sürece çoukların zarar görmemesi imkansız gibi bir şeydir. Çiftler fırtınanın dinip güneşin açacağını ve ne olursa olsun boşansalar bile bir ömür boyu çocuklarının ebeveynleri olarak kalacaklarını bu sancılı dönemde akıllarının bir köşesinde tutmaya çalışmalıdırlar.
Boşanma süreci çifti kaygan zeminde tökezletir. Çifti kendi derdine düşürerek tarafsız bakma yeteneklerini köreltir. Bu ruh halleri ile çiftlerin bir bölümü çocuklarına boşanma konusunda çok fazla şey söylerler. Yani onlara evlilik sorularını açar ayrılma planlarının eşlerine söylemeden çocuklarına söylerler. Ya da birbirlerini kötüleyerek çocuktan tek taraflı sadakat isterler. Paradoksal bir şekilde bu çocuklar beklenenin tam tersine içlerine kapanırlar.
Boşanma sürecinde diğer bir grup çift, çocuk kendi gözleri ile gördüğü halde çocuklara her şeyin yolunda olduğunu söyleyerek bilgi vermeyi reddederler. Bunun sunucunda çocukta güvensizlik gelişir.
Sonuç olarak boşanma bir durumdur. Daha da önemlisi uzun, yorucu ve yıpratıcı bir süreçtir. Aile ve evlilik ilişkileri boşanma sırası ve sonrasında yön değiştirir. Bu dönem sükunetle hareket etmeyi gerektiren bir dönemdir. Atılacak her bir adımın ve söylenecek her bir sözün her iki eş açısından ve anne babanın çocukla ilişkileri açısından ileride ne gibi sonuçlar dağuracağını enine boyuna hesaplayarak on kere ölçüp bir kere biçmek gerekir.
Shu. Güldane KAVGACI